top of page

         BU  BÖLÜMDE Kİ  YENİ  SOHBETLER  EN  ÜSTTE  YER  ALIR

Y E N İ

                                                          MUTLULUK

                     

 

                        İnsanoğlunun ulaşmak istediği makam  MUTLULUK makamıdır.İster fakir olsun ister zengin hiç bir insanoğlu yoktur ki mutsuz olmasın.Aslında Allah’a ulaşmak arzusunun bir anlamı MUTLULUĞA ulaşmak arzusudur.Dini  terminolojide buna Allah’a ulaşmak olarak dillendiriyoruz.Evet gerçekten mutluluk=Allah demek ise mutluluk  ve Allah nedir ?

                     Bunların iki yönü vardır,aynı bir kağıt para misali,TEK kağıt paradır ancak iki yüzü vardır.Bize bahşedilen gözlerle bu TEK paranın iki tarafını/iki yüzünü aynı anda asla göremeyiz.iki yüzünü aynı ANda görmek için iki yol vardır.__1.si ya iki kağıt para olacak elinizde biri bir yüzünü biride diğer yüzünü çevrili olacak,__2. si ise paranın arkasına bir ayna koyacaksınız  elinizde tuttuğunuz paranın ön yüzünü kendisinden arka yüzünüde aynadan göreceksiniz.İşte o zaman TEKin iki yüzünü aynı Anda görebilirsiniz.Bu deneye göre 1.sinde ikilik vardır,yani iki para vardır,ikincisinde ise para TEKtir ancak ikinci görünen para bir yansımadır,yani sahtedir.Ayna kırılınca YANSIMA /sahte olan gider,kaybolur.Ancak elinizde olan gerçek kağıt para ayna kırılsada yok olmaz.Bir çok alim/bilgin ‘’ bu alem SIFATlar alemidir’’ ve ‘’ bu alem bir yansımadır’’ ve dahi ‘’ insan insanın aynasıdır,alem insanın,insanda alemin aynasıdır’’ diye söz etmiştir.Bizler bu sözleri defalarca okumuş,sevmiş,beyenmişiz,güzel süzlü yazılar yani hat sanatı yazıları ile tablo,çerçeve,sosyal paylaşım metni yapmışızdır ancak içeriğini,derin MANAsını düşünmeden es geçmişizdir.Deneyin 1.si ise iki para var olması görüldü ki bu ŞİRKtir.İkiliğin diğer adı ŞİRKtir.ŞİRK anlam itibari ile demektir,yani ZIT EŞ.Allah burada der ki ‘’ kulumun her günahını af ederim şirki ise asla af etmem’’ . Çünki Allah TEK dir,Allah TEK demektir,ikilikte mutluluğa yani Allah’a ulaşmak yoktur.Amacımız FİİL-SIFAT ve MEVCUT  kelimelerinin oluşturduğu CÜMLEYİ size kavratmaktır.Bir kişi cümle kurmaya başlarsa o insan konuşan ve düşünen insandır ve hatta o insandır KİTAP yazan,bu kadar kesin ve net .Onlardır gerçeği kavrayan onlardır MUTLULUĞA=ALLAH’a ulaşan.

                    Mutluluk bu işin neresinde? Diyeceksiniz.Evet tam orta yerinde  diyorum.Mutlu olmak için ne yapmaktasınız bakarmısınız?hemen ama hemen kendinize dönün bakın ve sorun kendinize BEN MUTLU OLMAK İÇİN NE YAPIYORUM ? bir işle iştigal olmak,sabah kalkıp akşam yatana kadar işinizde çok kazanmak,başarılı olmak,popüler olmak,kazanmak için harcamalar  yapmak,gelir-gider muhasebesi tutmak,mesleğinde veya ticaretinde daha çok daha çok istemiyormusunuz.Çok kazanmakla az kazananın erişemeyeceği eşya ve kullanımları elde ederek GÖZDE bir yaşam sizin için mutluluk deyilmi.Karşıtı olan işinizde başarısız olmak,ticaretinde zarar etmek sizi niçin mutsuz ediyor?bir düşünün.Evet elde ettiklerinizi elde edememe mutsuzluk olayıdır,elde etmeyi arzuladığınız herşeyi ele geçirince MUTLU olmuyormusunuz ? oluyorsunuz !!! peki bitiyormu ?bir şeyi elde ettiniz tamahınızı aldınız hedefe ulaştınız bittimi ? Asla bitmiyor.yeni bir hedef ve arzu çıkıyor önünüze onun peşinden koşmaya devam ediyorsunuz ve sonra başka,başka,başka hedef ve arzular geliyor bu hal sizi ölüme,mezara girene dek oyalıyor.Aslında sizin kazanmadığınız size sadece verilen vücutlarınız / bedenleriniz ve isminiz sizin mi? Sahiplenip onu bile katbetmemek için ÖLÜM gerçeği sizi mutsuz etmiyormu? Sevdik dediğiniz diğer bedenleri kaybetmek sizi mutsuz etmiyormu ? demek ki mutluluk her konuda kazanmak mutsuzluk ise kaybetmek anlamında bir olgu kişileri oyalamakta .İşte bir OLGUda ikilik var ise yani KAZANMA ve KAYBETME durumu bu ikliktir.Yukarıda bahsi geçeni para deneyiminden sonra  bakın burada bir ikilik ortada.Ve yukarıda dedik ki ; ikilik asla mutluluk yolu deyildir,ikilik bir oyalamadır.Boyunu,kilosunu,burnunu,kalçasını,sakalını,tipini,saçını,saç rengini,beyenmemek ve onlarla vakit geçirmek,evini,arabasını,ev eşyasını,elbisesini,tekno cihazlarını elde edip bir süre sonra bıkmak ve yenisini,bıkıp yenisini elde etmek mutlulukmu?mutluluk bu ise alın sizin olsun.BENCE MUTLULUK kendinden geçip kendi ile uğraşmayan,etrafta safsata mutluluklarla uğraşanları görmemezlikten gelip MADDE aleminin albenisinden uzaklaşıp maddenin ihtiyacı olan MANAyı onlara verebilmektir.Burada ÖNEMLİ bir nokta var bu  konu çok iyi kavranmalı.Elbet madde aleminde madde bir vücut ile hareket etmekteyiz.Madde vücudun yeme,içme ve üreme gibi ihtiyaçları yine bu madde aleminde bir iş tutma mesleki veya ticari faliyetlerde kazanç temin etme gibi ihtiyaçları elbette vardır,benim burada made aleminde aşırıya kaçmadan ZARURİ ihtiyaçları temin etmeye bir sözüm yok.Sözümüz uçuk entel dantel  harcamalar ile modayı,teknolojiyi takip etme hastalığında olma durumunadır.Zaten Allah ta ‘’ yiyin için israf etmeyin ‘’ demiyormu işte bu meseleden dolayıdır ki madde aleminin şanı,şöhreti,modası,teknolojisi gibi sizi peşinden koşturtan olguya deyil,bunlara ayrılan zamanı mana aleminiz için harcamanız gerektiğini vurgulamaktır vazifemiz.Çünki siz sadece bir madde deyil ve sadece madde aleminde yaşamıyorsunuz.Bu bir kağıt para misaline benzer TEK olan kağıt paranın nasıl iki yüzü var Mutluluk=Allah kavramınında iki yüzü vardır.Bir yüzü MADE diğer yüzü MANAdır.Sadece madde ile gününüzü geçiştirirseniz TEK olan Allah’ın sadece bir yüzünü anlar sonra kesintisiz/ebedi hayatta yarım,noksan arazlı bir durumda devam edersiniz.Onun için diyorum ki Allah Tektir ancak iki ile bilinir,onu iki ile bilmenin Allah’ın ihtiyacı deyil senin ihtiyacındır.MADDE ALEMİNE AYIRDIĞIN VAKİT KADAR MANA ALEMİNEDE VAKİT AYIR Kİ MUTLU OLASIN____SİZİN İÇİN VARIZ...   

                           Şunu asla unutmayın ! Çok para ve mal ile mutluluk asla elde edilemez,çünki bunlar TEKin MADDE değerleridir,oysa TEKin bir yüzüde MANA değerleridir.Madde ile oyalananlar manayı unutmaktalar,TEKin çalışma sistemi mana-madde eşit bir sistemdir.Ben size sayamayacağınız kadar çok para versem siz sanki çok mutlu olabileceğinizi düşünürsünüz,oysa madolyonun öbür yüzü sayesinde sistem farklı çalışmakta.Bu ÇOK PARA elinize geçer geçmez ki bu maddi boyutta gerçekleşirken  aynı anda mana boyutunuda devreye geçirmiş olmaktasınız.Mana boyut maddi boyutun ZIT eşi olma nedeniyle ters olgular devreye girmekte,siz madde boyutta mutluluk için çok parayı elde eder etmez mana boyutu PARAYLA SAADET OLMAZ anlatımını devreye sokmaktadır.Başınıza bu saatten sonra gelen hadise ve olaylar ki buna TECELLİ diyoruz bunu anlatmak için şekillenmeye başlamaktadır ve yine ÇOK para ile mutlu olamıyor ve bu sefer ‘’keşke çok param olmasaydı ‘’ demeniz için gerekli çalışmayı yapıyor.Bilgilenmeniz için şu kadarını bir ip ucu olarak size sunayım.Siz MADE alemi  ile uğraştığınız sürece MANA alemini şekillendirmektesiniz,eğer mana aleminizle uğraşmaya ağırlık verirseniz madde aleminizide etkileyeceksiz,madden ne görmek istiyorsanız  manen onu hazırlayın ki onunla uğraşın ki madden onu bulun.bukadar ip ucu sanırım yeter.Bu bilgidir,bu bilgiyi anlamak gerek ve sonrada yaşamak gerekir ki maksat o zaman hasıl olur.Onun için muhakkak HAKİKATİ / GERÇEĞİ kavramak gereklidir.hakikat TEVHİD = TEKLEME ile bilinir ve kavranır.Tevhid dersi alıp madde ve mana alemlerinin hakikatini kavrayanlara ARİF yani FARK ehli denir.Farkındalığın farkına varanlara bu isim verilir.Bunun için gece gündüz bize ömür verildiği sürece burada sizlerin soru ve sorunlarıyla ilgilenip bu meziyeti kazanmanız için buradayız ve tüm bu yazdıklarımız gerçeğe YOLCULUK yapmanız için bir tavsiyeden ibarettir.Esas anlatımlar delilleriyle beraber MELAMET ADIMLARI bölümünde bulunacaktır_______________ (editör)

 

25 / 10 / 2018 – 15:50

                      

 

________________________________________________________________________

 

                                         NİÇİN BİLİM  ve  BİLMEK

 

 

                       Bütün semavi kitaplar,tüm canlıların en mükemmelinin insanoğlu olduğunu bildiriyor.

İnsanoğlu bu mükemmelliğini "AKIL" ile nimetlendirilmesinden kazanmıştır.Yaratan kudretin, yarattığı üzerinde tecellisi; cansızlarda "Fizik yasalarıcanlılarda   "İç güdü"  ve

insanoğlunda ise  " AKIL " sıralamasıyla kendini ortaya koyuyor.

                     Aklın   SORUŞTURMA yeteneği olan   BİLİM, insanoğlunun kuşaklar boyu

"Deneme-yanılma-doğruyu bulma" çabaları sonucu "Hak olan tek gerçeğe" doğru mükemmelleşmektedir. Günümüz,suların bulandığı,henüz durulmadığı bir bilimsel kargaşa dönemidir.

Bilinçsiz ve amaçsız bir arayış dönemi yaşayan bilim, insanı yorumsuz,doyumsuz ve hatta sorumsuz kılmıştır. Önemli olan bir bilimsel bulguyu TÜME VARIM-TÜMDEN GELİM le çifte yorumlamak,neyi,niye ve nereye kullanacağımızı bilebilmektir. Bu denenmemişi yapmak zorundayız  ve  amacındayız.

 

SORGULAMAK

 

                     Sorgulamak,düşünebilme yetenegi olan beyinlere has,bir özelliktır!. Ancak bilinmeli ki, sorgulamak zeki insanlarda  da olur.Sorgulamak  sadece soru sormak değildir.  ZEKİ kişi  merakından   merakını tatmin için sorar. Sadece  sorar ,neticesini  sonuçlarını ve kendisiyle  bağlantısını  düşünmez. Sorgulamanın  sonuçlarını değerlendirebilmek ise ,AKILlı insanın başarabileceği bir iştir. Soru    sormanın    edebi,   soruda  objektif     olmaktır. Objektif  bakmadıkça  gerçeği  göremezsin.  şartlanmalarından  arınmadıkça objektif  bakamazsın.Peki şartlanma nedir ? Şartlanma kendini yeterli bilgiye sahip görme,şartlanma bilgilerinde katı olma ve yeni bilgilere red etme,şartlanma altarnetif bilgi aramama,arama gereği duymamadır.ÖRNEK; bir ilokul çocuğu ilk okulda kendini şartlasa ortaokul,ortaokul öğrencisi ortaokul ile yeterlilikte şartlansa lise,lise öğrenciside kendini lise ile şartlarsa üniversite bilgilerinden mahrum kalır,hatta üniversite öğrencisi staj eğitmenine,iş hayatında mesleki uzmanlara ve her farklı işte karşılaştığı olaylarla sürekli bilgi sahibi olur.Bir insanın en kötü akibeti hayatın bir noktasında kendine akacak bilgiyi kilitleyip kapamasıdır.Tabi ki ŞARTLANARAK.

                    Şunu kesinlikle bilin ki ;şartlanmayı bırakıp SORMAK _ SORGULAMAK gerek,aksi takdirde sorulmayan sorunun cevabı olan İLİM ele geçmez!. İlim soranın hakkıdır!. Sorunun karşılı olan cevabın getireceği ilimden ebeden mahrum kalır. Öyleyse düşünen insanın ilk vasfı, sorgulamak araştırmaktır.Nüspet ve menfi bilgileri karşılaştırmaktır ki bu Tefekkürü  doğurur, doğan tefekkür  Allah'a yakinin 

ilk basamağıdır.Tefekkür  yoksa zaten yakin oluşmaz.Allaha yakin elde etmek isteyen kişinin  adım atacağı ilk basamak TEFEKKÜR dür . Allaha yakin aramanın,Allah’a yakin elde etmenin yolu;  Niye, Neden, Niçin, Nasıl dan geçer . Sorularınız ne kadar basit,saçma,alakasız gibi olsada her sorunuza cevap verecek olanların peşini bırakmayın,soruları geçiştirenden uzak durun,soru sormanıza müsade etmeyen yerden uzaklaşın ordan ilim ve bilgi almanız mümkün deyildir.Her cevap veren sizi tatmin eden cevap vermeyebilir,bunu unutmayın.Mesela ben bir sorun peşinden 2 sene gittim,önüme gelen ilgili kişilere sordum,benim için doğru cevaplar deyildi,fakat biz uyusak bile bu işlem devam ediyor ve bir gün sabah uyandığımda hiç alakası olmayan bir olay ile cevabı aldım.Cevaplar hep bir kişinin sözü olarak yansımaz,bazen çevrenizde olan olaylar,bazen Kur-an ayetlerinden,bazen bir hayvanın davranışından cevap verilir ama sorunuzda dertli olmanız,peşini bırakmamanız gereklidir,cevap mutlaka bir şekilde verilecektir ve dertlinin derdi o an kalkar ki bu senin malın,senin kazancın olan bir ilimdir asla unutmazsınız ve mutluluğu ise bir hazineden değerlidir.Yaşanmış bir örnek olarak buraya not düştükten sonra diyorum ki,Soru sormayan beyin için Allah’a giden yol kapalıdır .

                   İbadetler ki ;Namazlar oruçlar vs ancak tefekkür basamağına  basıldıktan sonra tesirini kişide göstermeye başlar.Önce Allah,Teklik,Tevhid,Din,İslam,Kur-an ,İnsan gibi konularda derdin olacak,bunları sorgulayacaksın,cevaplarda din-dil-ırk- gözetmeden nerden gelirse alacaksın,bunları kendinde harmanlayacaksın yani tefekkür edeceksin yani kıyaslayacaksın ve eninde sonunda doğruyu bulacaksın.Genelde halkın bildiği şudur ;insanların Allah'a yakınlık elde etmesi ibadet /amellerine baglıdır,istenilen amelleri / ibadetleri yapanlar Allah'a yakın olurlar zannedilir, bir kişinin kendisini Allaha yakın ve uzak görmesi fiilinden dolayı degil Allah'ın hüküm ve takdirinden dolayıdır.İman ve gereği fiillerle cennete düşünsel arınmayla Allaha erersin.

                 Tefekkürsüz,sorgulamasız Allaha ermiş tek bir ferd yoktur buna Allah Resulü de dahil.Mesela bir deneme sorgulaması yapalım ; yalan, dedikodu,gıybet,kumar içki,zina gibi şeylerin yapılmamasını teklif eden Allah  Resulü niye bunlarla yetinmeyip Salat,oruç,hac gibi çalışmaları teblig etmiştir ?

Allah’a giden yol Mi’raçdır , Allahı dışarıda,ötelerde değil,Özünüz’de bulma şansına sahipsiniz . Miraca da Namazla girilir Namaz mü’minin  Mi’racıdır ,Namaz nedir diye sorun çevrenizdekilere yüzde doksanbeşi tanrıya  tapınma olarak  anlatacaktır,miraçtır diyecektir,Allah'ın huzurunda olmaktır diyecektir. Bildiğimiz  şekilsel  namaz fizik beden ile yapılarak beden boyutundan  ruh boyutuna gönderilen bir mesajdır, mesajda şudur SORGULA...Ruh  boyutunda  yani bir üst boyut bu mesajı algılarsa sorgulamaya başlar ve çeşitli sorgulardan sonra namaz neden ibadet olarak seçildi,niçin verildi,nereden verildi,nasıl verildinin cevaplarına ulaşırsınız ki bu Peygamberlerle beraber olabilme niteliğindedir,Allah'ı yani Tekliği yani Tevhidi kavramış olarak bedenen namaz kılmanın zevki başkadır kılmayanın halini anlamak başkadır.Kısacası gerçekler aralandıkça artık etrafınızda olan biteni sorgulamaz hale gelirsiniz ki herşeyin Hak ve Hak'tan olduğunu idrakiyle sorgunuzu bitirirsiniz ki kıyametiniz tamam olmuştur.Elbette erişmek zor olsada inanın kolaydır,zor olsaydı bu önümüze konmazdı,ehliyle yol alırsanın elbet kolay olacaktır.Bu siteyide bu maksada yardımcı olmak için kurduk,yardımcı olabilsekte olamasakta bizim için sıkıntı yok,ne günaha gireriz nede sevaba sıkıntı yok.Oysa sizin bizlere kulak vererek ulaşacağınız mutluluk bir gemi hazineye bedeldir.Faydası size, sorgulamak namazın amacıdır SORGULAyın___ ( editör )

20 / 10 / 2018  Ctm. 22:40

Eski Sohbetler Bölümü

                               KUR’ANIN  BÜYÜK  HACMİ  MİSALLERDİR   

                            

 

      KUR’AN  da  “  Biz  size  misallerle “  her  şeyi  anlattık  dendiğini   öğrenince ;

 “  mushafta “  (ciltli  sahifelerden  ibaret  elindeki  kitapta )  anlatılanların  hikaye  olduğunu   zannederek , bu  yazılı  misallerin   yorumundan  yola  çıkarak  hayal  dünyasından  yeni  bir  hayal  dünyasına  gidiyor , ekseriyet .

      Kendindeki  “ düşünce “  fonksiyonunun  yani ,  Beynin  holoğram  dalga  üretimi  faaliyetinin  farkında  olmadan  yaşamını  tüketen  beş  duyu  mahkumu  ne  bilsin :

      “ KUR’AN  ismiyle  işaret  edilenin  “ ciltli  kağıt  sayfalar “ demek  olmadığını...

      OKU  nması  istenen  ÜMMÜL  KİTABIN  içinde  yaşamakta  olduğumuz  EVREN  KİTABI  olduğunu  ve  bu  kitabın  ayetlerinin , içinde  yaşadığı  ve  her an her  zerrede  hükmü  yürümekte  olan  EVRENSEL  SİSTEMİN  hükümleri  olduğunu...

      Yaşadığı  bu  EVRENSEL  SİSTEM  KİTABINDA ,  her  an  kendinden  ortaya  çıkan  “ düşüncenin “   karşılığını  yaşamakta  olduğunu...Bu  alemde  OKUNMASI  gereken  her  şeyin ,  olup – bitenin  tamamının ,  kendindeki  manaların  , proğramın  dile  gelişi  olduğunu  ve  bunlarında olaylar  ve  hadiseler  şeklindeki  “ misallerle “  gözü  önünde  apaçık  ceryan  ettiğini  Ne  bilsin...

      Algılanan  bu  alemin ,  gerçek  olmayıp  sadece  ona  kendi  hakikatini  anlatan   beynin   ürettiği   holoğrafik  dalga  yapıdan  oluşan   misaller  olduğunu...  Bu  yüzden  “  Dünya  hayatı  oyun  ve  senaryodan  ibarettir “  dendiğini

      Kendindeki  “  düşünce  gücünün “  bilincinde   olmadan  yaşamını  tüketen  kozalı , ne  bilsin...

      Düşünce  gücü , dindeki  adıyla  DUA  dır .  Dua  yani  düşünce , gücünü  İMAN  dan  alır  bu  yüzden  kişi  diliyle  istediğini  değil  kalbiyle  iman  ettiğini  inandığını  yaşar.

      Yani  dilinizdeki  tekrarların  değil  bilincinizdeki  iman  ettiklerinizin  karşılığını

yaşadığınızın  ve  yaşamakta  olduğunuzun  farkındamısınız.  Bilincinizde  müşahade

(şahidlik)  edemediğiniz  bilgilerin  ruhunuzda da  kaydı  olmayacağından  ölüm ötesinde  getirisini  yaşayamazsınız.              (editör)

20 / 10 / 2018  Ctm. 21:15

__________________________________________________________________________

                                                         GÖZ

              Göz üzerinde kısa bir düşünme bazı gerçeklere kapı aralayabilir.Mesela gözünüz ile el ve ayaklarınızı görebilirsiniz ancak yüzünüzü asla göremezsiniz.Üç kişi bir cafeye otursanız  her  biriniz  üç kişi olsanız  bile

iki yüz görür. Oysa kendi yüzünüzü görebilmeniz için bir ayna gerek. Fakat bu iş içinde bir siz birde ayna gerekir. Kainat/doğa/evren yani kısaca Allah ın aynası  nasıl olabilir. Allah tek ise tekin aynası yine tekte olmalıdır.Ayna olsa bile Allah ayrı ayna ayrı olamaz çünki O sürekli tektir. Hal böyle olunca düşüncelerimizi  biraz daha derinleştirmek gerek. Diyelim ki göz yüzümüzde deyilde işaret parmağımızın ucunda olarak hayal edelim. Şimdi bu göz ile kendi yüzümüzü görebilirmiyiz? tabi ki evet.Peki şimdi ben bir odada tekim ve göz parmağımda,benim kendimden ayrı bir aynaya ihtiyacım olurmu ?  asla olmaz. İşte biz insanlar tek olan Allah ın aynasıyız.Şimdi soruyorum aynanın kendi iradesi olabilir mi ? olmaz...

              Eğer sen bir ayna isen ve bunu anlayabildiysen o zaman senin karşına ne geçerse onu yansıtmaktasın.Bunu hemen burda anlamana imkan yok ancak her zaman dediğim gibi alamadım veremedim,yetişemedim,kendime çeki düzen vereyim,mal sahibi olayım diye bolca emek harcayanlar bunu anlamaya fırsat bulamaz,tabi bu gayretlerde olacak lakin öncelik bu ilim yoluna zaman ayırmak gerek,kafayı biraz daha bu konulara eymek gerek,yoksa bir harika düşünceyi okumaktan,bir hikaye dinlemekten başka bir şey olmaz bizim bu yazdıklarımız. 

              Tekrar konumuza dönersek diyebiliriz ki ey kişi  ayna olduğunu anladın peki karşında bir sürü insan,hayvan,bitki ve cansız varlıklar var onlar ne? güzel soru ama !!! onlarda senin aynan...İşte onun için şair '' ÇANAKKALE İÇİNDE AYNALI ÇARŞI '' demiş Çanakkale marşımız olmuş...Bu gerçekliliği yaşamadan bu şiir yazılırmı ? ve şiirin manası kavranmadan toplum marş olarak kabul edebilirmi ? işte bunlar ince noktalar...Yani kişi hem bir ayna ve etrafı ona ayna,işte dini terminoloji kesret ve vahdet der enfüs ve afak der,çeşitli bilimler ego eko,iç dış,toplum birey vs. der. İnsan ayna içinde bir aynadır.Fizik bilimi bugün bu aynadan aynaya yansımayı anlamak çözmek ve anlatmayı gayret etmekte, kauntum ile...oysa yeni kıta keşfetmiyoruz,her şey keşfedilmiş sadece farkına varıyoruz,hemde düşünce ile. Kur-an da en çok sayıda emir DÜŞÜNMEZMİSİNİZ emridir.Düşünmeyi,akledmeyi öne çıkarmaktadır.Oysa biz nefsimize hoş gelen işler peşinde giderek nefsimize daha çok zaman ayırmaktayız.Bu arada nefs şeytan demektir bunu şimdilik bilin yeter,yolcular sitemize güvenirse daha neler öğrenecek kimbilir,tabi bununiçin SİTE HAKKINDA butonunu tıklayarak sitemizin amacını ve tavsiyesine kulak vermeleri gerekmektedir.

              Yüzeysel olarak konumuz şimdilik bu kadar,ehli olmaya talib olanlar MELAMET ADIMLARI butonu sayesinde basamaklarda  her basamağın mertebesinden makamları ilgilendiren bilgilere ulaşarak miraç yani yükselişe geçerler,ilmen yükselmek maddi yükselmeye benzemez,maddi yükseliş lüx ilim yüksekliği söz dür.lüx biter gider söz kalır,tabi güzel söz yani HOŞ bir SEDA elbet ebedidir,değerini bilmek gerekir.Daha bugün GÖZün yüzeysel düşüncesinden bahsettik daha gözün derinlerinde göz BEBEĞİ var,beyinde görme MERKEZİ var,derinler sakin ve hayret vericidir,sakinliği ürkütür insanı lakin alışınca hep o derinliği ister....Kalın esenlikler içinde seher yeli serinliğin en güzelidir sıcak yaz günlerinde bile sabah vakti seher yeli harikadır,bizim seher yelimiz 1.basamaktır cehennem ateşinde yanan nefsin serinliğidir o______ ( editör )

18/10/2018 Prşm. 23:20

                                                                         VARLIK VE YOKLUK

 

Elbette ilmin derinliklerinden bahsedenlerin  sözlerinde derin anlamlar olacak.Bu derin anlamlar sözlerin sarf edildiği  o an ve dinleyicilerin anlama kabiliyetleri mertebesinden zikredildiği için DERİN anlam olmakta.Benim gayem sade,basit ve her dinleyen ve okuyucunun anlayabileceği  yalın bir anlatım olmalı diye düşünüyorum.Kur-An da da bu gözetilmiştir.Kitabın hacmi emirlerden çok bu emirlerin neden,niçin ve nasılını açıklamak için MİSALler ile genişlemiştir.Kah Peygamber kıssaları,kah geçmiş kavim kıssaları bir hikaye bir masaldan öte yaşanmış gerçekliliğin örneksel mahiyetindedir.Bu kısa açıklamadan sonra konumuza başlayabiliriz.Bu günkü konumuz Valık ve Yokluğun düşüncelerimizde şekillenip derin anlamlarının yüzeyselleştirilmesidir.

 

VARLIK ve YOKLUK

 

Bu iki hadiseyi bir çok din ve dinden türeyen/üreyen kişi geliştirme metodları konu edinmiş,anlatılmaya çalışılmış,önemi dikkate çekilmiştir,ancak hep bir metod üzerinden yapılması sürekli bu iki hadiseyi bir gizem örtüsüne büründürmüştür.Erişebilen,yani anlam kazandırandan çok anlaşılmaz ve anlam kazandıramayan  olmuş,bu neden ile ya sıkıcı ve anlaşılmaz olarak üzerinde durulamamış yada gizeminden dolayı olağanüstü bir meziyet veya hal olarak algılandığından bu anlatımların ÖZEL kişlere bahşedildiği algısı oluşmuştur.Hayır asla bu olmamalı,İLİM derinliklerini elbet dalan anlar fakat dalmayana ‘’korkma sende dal’’ veya ‘’dalabilirsin’’ diyebilecek bir anlatım olmalı.Evet varlık bilindiği gibi beş duyu ile algılanan bir gerçekliliktir.Ben varım,doğa var,etrafımda canlı ve cansızlar var.Bu bir gerçekliliktir.Doğrumu? elbette doğru.Peki bu GERÇEKLİLİK bir örtü olabilirmi?Bu gerçeklilik ya bir örtüyse ve asıl gerçeği örtüyorsa?

 

Bir kişi bunu düşünmeye başladığı an onda YOK denilen yokluk kavramı başlamıştır.Beş duyu ile algılanan varlık alemi  bir gerçek ise ve bir örtü ise bu örtüyü sıyırmak gerekir.Peygamber Muhammed a.s bir mağarada,ne bir kitap var,ne bir yazılı kağıt,üstelik ümmi(okuma bilmeyen)biri.Peki Cebrail buna ‘’OKU’’ dedi,neyi okuması gerekliydi?Elbette doğada oluşan kusursuz tasarımı okuması gerekliydi.Bu kusursuz tasarım sonsuz bir kelime haznesi ki cümleler oluşmuş ve cümlelerle silinmeyen bozulmayan değiştirilemeyen mükemmel bir kitap önünde durmaktaydı.O kitaptan bir paragrafta konumuz olan varlık ve yokluğu güzel anlatmakta.GECE ve GÜNDÜZ.

GECE ve GÜNDÜZ ü biraz inceleyip okuyalım.Gündüz çalışır gecede dinleniriz.Ayetlerde de geçer ‘’biz geceyi gündüz ile gündüzüde gece ile örteriz,düşünene bu ayetlerde misaller vardır’’der. Gün ! yaşamın çocukluktan beri tekrar tekrar yaşanılan günlük hayatın tabiat kanunudur,gece olur gündüz olur ve buna göre yaşar gideriz.Gündüz güneşten faydalanır ısınırız ve ışık ihtiyacımız karşılanır,gecede dinlenir ay ve yıldızlı mehtabı seyreder,ulaşılmayan yıldızlara hayretle bakar güzelliğyle mutlu oluruz.Oysa dikkat edersek gündüz ay ve yıldızı göremeyiz.Çünki güneş ışığı onları bize göstermez,bir nevi bir örtü gibidir.İşte bir kişinin ben bilirim,ben varım demesi aynı bir güneş gibi var olanı göstermez.Güneş çıkınca gökteki ay ve yıldız YOKmu olmakta?elbet hayır,ancak güneş çıkınca var olan örtünmekte.Bu örtünen gerçek aslında VAR ama güneş olunca görünmüyor YOK oluyor.Ayne bunun gibi kişi BEN varım dediği müttedçe Beş duyu ile algı aleminin VARlığına dalar ve bu VARlık bir gerçeği örterek YOK eder.Şu an dünya üzerinde bulunduğunuz nokta güneşe sırtına dönünce sizin için bir gece oluşur ve YOK olan ay ve yıldızlar görünür olur.Demek ki BİLGİ yani BEN bilirim iddiası veya yeterli bilgiye sahibim inancı bir güneş gibi gerçeği örter.Onun için BEN bilirimden vaz geçmek gerek,bilmediğimiz çok şeylerin olduğunu ve bu YOK gibi duran örtülü gizemler, BEN bilirim iddiamızı terk edersek ortaya çıkacaktır.Sen BEN bilirim denilen VARlığı terk et ki bilmediğin YOKluk sana görünsün,sonra tekrar gecenin sabaha dönüşü gibi BEN bilirime gelirsin fakat artık  VARlık gerçeğinin ardında yatan YOKluk gerçeğinide gören ve bilen olarak bilirsin.VARlık ve YOKluk GERÇEKLİLİĞİN birer yarısıdır.Bir günün nasıl yarısı gündüz yarısı gece ise TEK olan GERÇEĞİN yarısı varlık yarısı yokluktur.Ömrünü varlık ile uğraşıp varlık ile oyalanarak bitiren yarımdır,yani noksan.Allah noksansızdır,yani tam.Kim varlık ile yokluğu birleştirir tam eder işde onlar TAMdır (burda bir durup derin derin derin düşünmek gerek)...Bunu kavramaya  ARİF veya FARK EHLİ derler,nirvanaya ulaşmak veya menzile,hedefe varmak derler.Bu anlatılanları insanların çoğu bir ömür boyu idrak edemeden gider.Önemli olan idrak edenlerdir,onların alemi  Dünya'da olsa ahirette olsa hep aydınlıktır.Dünya ve ahirette bir GÜNünün gece ve gündüz olması gibi BİR ve TEK olan gerçeğin yarımlarıdır.Aydınlıkta kalma ümidiyle ışığınmızı önce yok edelim ki karanlık olan örtüler açığa çıksın.Saygı ve Sevgilerle..... 06/10/2018

© 2023 by Samanta Jonse. Proudly created with Wix.com

bottom of page